Mimar Sinan Devri Medrese Mimarisi

tarafından
453
Mimar Sinan Devri Medrese Mimarisi

Bildirimin konusu Sinan Devri Medrese Mimarisi, ancak, Mimar Sinan devrinde yapılmış med-reseleri sadece, plan özellikleri yönünden incelemek istiyorum. Sinan tarafından yapılmış olan medreselerin plan özelliklerini ve kendinden önce yapılmış olan medreselere göre ben¬zerlik ve farklılıklarını ortaya koyabilmek için bu devire gelinceye kadar olan medrese mi¬marisini ve değişimini kronolojik sırayla çok kısa olarak geçmem gerektiği kanısındayım.

İlk örgütlü medreseleri ve bunlara ait plan örneklerini Büyük Selçuklu devletinde görüyoruz. Şiiliğe karşı Sünni mezhebinin kuvvetlenmesinin ancak eğitim kurumlan yardımlarıyla olaca-ğına inanan Büyük Selçuklular (Ş. 1) 4 eyvanlı ve açık avlulu medrese yapılarını yapmışlardır. Çok az kalıntısı günümüze gelmiş olan Rey ve Hargird medreselerinin plan şemalarını görü-yoruz. Daha sonra Büyük Selçukluların 1071’de Anadolu’ya gelmeleriyle kurulan Anadolu Selçuklu Devleti ilk yüzyılda yaptığı savaşlar nedeniyle imar hareketlerinde bulunamamışlardır. Ancak Doğu Anadolu’da (Ş.2 Niksar Yağıbasan) Danişmendoğulları kapalı, bir katlı ve değişik sayıda eyvanı olan medreseler yapmışlardır. Güneydoğu’da kurulan Artuklular ise (Ş.3 Mardin Şehidiye)

açık, iki katlı ve yine değişik sayılı eyvanı olan medreseleri 12 yüz¬yılda yapmışlardır.
Anadolu Selçuklular, 13 yüzyılda medrese yapılarını yapmaya başladılar. Kendilerinden önce yapılmış olan diğer medrese mimarilerinden de yararlanarak, fakat planı geliştirerek çok daha görkemli olan Selçuklu medrese mimarisinin örneklerini verdiler, Açık ve kapalı avlu¬lu, bir veya iki katlı olan bu medreselerde, eyvanlar 1’den 4’e kadar değişik sayıda olabiliyordu. Eyvanlar açık dershane olarak kullanılırken, ana eyvanın yanında yer alan mekânlar kapalı dersliklerdi, öğrencilerin gecelemeleri ve ders çalışabilmeleri amacıyla yapılmış hücreler açık veya kapalı avlunun çevresinde yer alıyorlardı. 13. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan planlar düzgün ve simetrik değil (Ş.4 Çorum Kalehisar) iken 13. yüzyıl ikinci yarısın¬da simetriye çok özen gösterilerek yapılmaya başlandı. (Ş.5 Konya Karatay) Anadolu Selçuklulardan sonra Beylikler ve İlhanlı devirlerinde medrese planlamasında bir gelişme olmadı. Simetrik, açık, kapalı, bir veya iki katlı medreseler, (Ş.6 Niğde Akmedrese) Anadolu Selçuklu 13. yüzyıl ikinci devir medrese planlamasının devamıydı, ancak bu devirde eyvanın kütle olarak dışarı taşmaya başlaması eyvanın, Osmanlılarda dershaneye dönüşmesine bir basamak teşkil etmiştir.

OsmanlI Devleti kurulduğu zaman, OsmanlIlar ilk başkentleri olan Yenişehir ve sırasıyla İznik ve Bursa’da medrese yapıları yapmaya başladılar. Yenişehir ve İznik’te yapılmış olan medreselerde gelişim çizgisinin dışına çıkıldığını görüyoruz. Her biri değişik planlamada olan bu medreselerde artık kubbe sürekli bir örtü elemanı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bursa devrinde yapılmış olan Yıldırım, Yeşil ve Muradiye medreseleri gelişim çizgisi içinde yer alırlar. Açık avluları, simetrik plan anlayışları ile belli bir tipin simgesidirler.

Muradiye Medresesi Bursa

Beylikler devrinde dışarı taşmaya başlayan eyvan, Bursa devrinde iyice kendini belli eder. Örnek olarak (Ş.7 Bursa Yıldırım, Ş.8 Bursa Yeşil ve Ş. 9 Bursa Muradiye) medreselerini görüyoruz. Ana eyvanın üstü de kubbe ile örtülmeye başlanmış ve bu açık dershane eyvan özelliğini yitirmiştir.

Daha sonra Edirne’nin Başkent olmasıyla büyük medrese yapıları bu kentte yapılmaya başlanmıştır. [Ş.10) Saatli ve Peykler medreselerinin yanyana, biri açık biri kapalı olan dershaneleri vardır.

İstanbul’da Sinan öncesi yapılan medreselerde, (Ş.11 Davutpaşa) artık açık olan dershane tamamen ortadankalkmış ve avluya bakan cephesinin de kapanmasıyla kapalı dershaneye dönüşmüştür. Kütle olarak da tamamen kendini belli eden bir eleman olmuştur.

Şimdi esas konumuz olan Sinan devri medrese mimarisine geçmek istiyorum. Medresenin en önemli elemanı olan eyvanın Sinan’dan önce geçirdiği bu değişim, Sinan devrinde de devam etmiş ve medrese planlamasını etkilemiştir.

Mimar Sinan’ın yapmış olduğu medreseleri üç gruba ayırarak inceleyeceğim.

Birinci grupta, Sinan, geleneksel diyebileceğimiz ortası avlulu, bu avluyu çevreleyen revaklar ile onun arkasında yer alan hücreleri ve dershanesi olan plan anlayışında medrese planlamasını çok uygulamıştır. Hepsi simetrik yapılardır. Bunlar bazen tek olarak, kent içinde [Ş. 12 Soğukkuyu ve Ş. 13 Yavuz Selim) yer almışlardır. Bazen de Külliyenin bir elemanı olarak yapılmışlardır. (Ş. 14 Haseki, Ş. 15 Üsküdar Mihrimah, Ş. 16 Süleymaniye, Ş. 17 Selimiye, Ş. 18 Kılıç Ali Paşa). Bütün bu medreseler aynı plan şeması özelliklerini taşıyan yapılardır. Yine aynı şemada olan fakat sekizgen bir planın dıştan kareye tamamlanmasıyla yapılan Rüstempaşa Medresesi daha önce yapılmış olan Amasya Kapıağası Medresesi’nin benzeridir (Ş.19).

Sinan’ın yapmış olduğu medreselerden ikinci grubu dershanenin yerini caminin aldığı medreseler oluşturur (Ş.20 Sinan paşa, Ş.21 Edirnekajoı Mihrimah, Ş.22 Lüleburgaz Sokollu, Ş.23 Kadırga ve Sokollu, Ş.24 Zat Mahmut Paşa). Bu planlarda eyvanın OsmanlIlarda değişimi ile dershane olmasını, onun yerini de camiye bırakmasını izliyoruz. Bütün bu planlarda cami ve caminin avlusunu çevreleyen hücreleri görüyoruz. Burada artık medrese cami ile bütünleşmiştir.

Şimdi de III. grup olarak Sinan’ın başlatmış olduğu plan tipine değinmek istiyorum. Bu yapı topluluğu kompleks medreselerdir.

Sinan devrinde sonra gerek ekonomik gerekse sosyal nedenler yüzünden çok sayıda yapılmış olan kompleks medreseler (XVI. yy.) ana elemanı medrese olan, (Ş.25 Merzifonlu) onunla bütünleşen ve çevresinde yer alarak aynı avluyu paylaşan yapılar topluluğudur. Bu elemanlar mescit, türbe ve haziresi, sebil, sübyan mektebi, çeşme, meşruta ve bazen dışa dönük dükkânlardır (Ş.26 Amcazade).

Kompleks medreselerin külliyeden farkı, gerek ana elemanın cami olmaması, gerekse bütün birimlerin ortak avluyu çevrelemesidir.

Sinan kompleks medrese özelliklerini tam olarak yansıtmayan iki küçük külliye yapmıştır. Bu yapılardan biri Üçbaş medresesi diğeri ise Şemsi Ahmet PAşa medresesidir. Bunlara külliye diyorum çünkü bu iki yapı topluluğu da kompleks medrese planlamasının başlangıcıdır. Fakat daha önce de söylediğimiz gibi Sinan’dan sonra yapılmış olan kompleks medreselere ışık tutmuştur kanısındayım (Ş.27 Üçbaş). Üçbaş medresesinde aynı avluyu paylaşan mescit, meşruta ve medreseyi görüyoruz.

Ahşap olan bu medrese bugün çok harap bir durumdadır. Bu gruba giren ikinci örneğimiz Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi’dir (Ş.28). Bu örnekte cami, mescit, türbe ve çeşme ortak bir avlunun içinde yer almaktadır.

Her iki medresede de kompleks medreselere bir hazırlık görülmektedir.

Şemalarda medrese mimarisindeki gelişimi incelediğimizde (Ş.29) medresenin geçirdiği evrimi başlangıcından itibaren görebilmek mümkün olmaktadır ve bu gelişim içinde Sinan’ın yeri büyüktür.

 

 

Kaynak : Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı / Yrd. Doç. Dr. İlgi YÜCE AŞKUN