Matbu Tezkiret-ül-bünyanda ve Tezkiret-ül-ebniyelerde ve bunların yazma nüshalarında «Çavuş Başı camii» şeklinde yer alan bu camiin bugün yaşıyan adı «Mahmut ağa camii» dir. Cami, Sütlücede Hamam sakağında Hasırcı zade tekkesinin yanında, Halice ve K&ğıthaneye hâkim bir meylin üstündedir. «Süt kaynağı» anlamına gelen «Gala krini» Bizanslıların buraya verdikleri addır. Türkler bu adi Sütlüce diye tercüme ettiler. Sütlüce Bizansın mamûr ve büyük bir köyü idi Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonrada mamurluğunu muhafaza etti. Havasının güzelliği buraya birçok zenginleri çekmişti. Günümüzde kongre merkezi olan alan daha önceleri mezbah çok eski tarihlerde ise yerinde Sokullu Mehmet paşanın muhteşem bir yâlısı vardı Evliya Çelebinin anlattığına göre Bizanslılar zamanında buradan karşıya bir zincir köprü kurulu idi. Çelebimizin yaşadığı zamanlarda bu köprünün izleri hâlâ duruyordu.
Milâdın ilk yılında İstanbul Patriği Nikola Sütlücede büyük bir manastır yaptırmıştı. Bu manastırın yeri bugün tammile malûm değildir. Ben burada tetkikler yaparken Kara ayak sokağının yokuşu başınla Selim Çavuşun 2 numaralı evinin bahçesinde Bizans devrine ait bir lâhit buldum. Bunun Nikola manastırına ait olduğunu tahmin ediyorum.
Kanuninin Kapı ağalarından Mahmut ağa henüz Çavuş başı iken padişahın çok sevdlği «Cafer abat» tekkesinin hemen altına camiini yaptırmıştı. Mâbed iki sıra tuğla ve muntazam taşla yapılmıştı.
Yapıda Sinanın yüksek zevki hâkimdir. Dört duvarı hiç bir ârızaya uğramadan bize kadar gelebilmiştir. Evliye Çelebi zamanında mâbedin tıpkı Çapadaki Kazi Asker ve Koca Mustafa paşadaki Ramazan efendi camileri gibi «Çarpuşta» kurşun kaplı tahta kubbesi vardı. Bu; Sinanın hafif binalarda kabul ettiği bir tip idi.
Benim kanaatime ve Hasırazade Tekkesinin son şeyhi Zahirin anlattığına göre Evliye Çelebinin gördüğü döküntü, köprü bakiyyesi değildir. Bizanslılar buradan, şimdi Belediyenin boru fabrikası olan Şeyhülislâm Ebüsuut Efendinin yalısının önünden Bahariyeye kadar bir set yapmışlardı. Kâğıthane ve Silâhtar ağadan gelen tatlı suları denize karıştırmamak için böyle bir set halinde ihtiyat su deposu yapmaya lüzum görmüşlerdi. Bu set, Rıhtım Şirketi Galata rıhtımını yapıncaya kadar duruyordu. O vakit şirketin taş mavnaları ve motorlerı buradan kolayca geçebilmek için set bomba ile tahrip edilmişti. Bakiyesi yedi sene evveline kadar duruyordu. Halk buan «Arzuhal taşt» diyorlardı. Yukarıdan bakılınca deniz altındaki set bakiyesi hâlâ görülmektedir. Böyle bir set Kız kulesi ile Salacak arasında da vardı. Onun da isleri hâlâ görülür.
Mabedin kurşunları H. 1293 M 1876 Rus seferinde — mermi yapılmak için — bir çok camilerin kurşunları gibi alınarak mermi dökülmüştür. H. 1307 M. 1889 yılında kiremitleri alınarak yine kurşun döşenmişti. On sene evvelki tamirinde Evkaf İdaresi kurşunlarını tekrar almış, yerine kiremit koymuştur. Mabedin son cemaat yeri yıkılmıştır. İki tarafındaki istalaktitli mihrapcıklar duruyor.
Kapısının üstünde Hasırcı zade tekkesi şeyhi Mehmet Elif efendinin tâlik yazısı ile şu kitabe okunur:
Üstü kurşunlu güzel bir cami
Eylemiş Mahmud ağa bunda bina
Asrı Sultan Süleymanîde
Kapı ağası denirmiş âna
Yıl dokuz yüz dahi kırk beşte iniş
İde Hak rahmet âna ruzi ceza
Bin iki yüz dahi doksan üçte
Kurşunu olmuş idi harbe feda
Kaldı on dört sene üstü kiremit
Pek harab olmuş idi sertâpâ
Sene bin üç yüz idi hem yedide
O zaman Hazreti Seyyit paşa
Yani Tophane nazın idi o
Ona bahşayişi Hak lûtf’üsaha
Sakfını yaptı mücedded-ü-mühkem
İtti kurşunu ferş ile ata
Hem minaresi ânın nısfından
Maili hedmidi kim buldu yıka
Münhedim setlerini makberinin
Yaptı baştanbaşa kıldı ihya
İzzü devletle muammer olsun
Dembedem eylerim Allaha rica
Hak taalâ ondan ola
razi İde «Muhtar» ile güfrana seza
Kitabe m&bedin güzel bir tarihçesini yapmıştır. Mabed H. 945 M. 1538 yılında yapılmıştır. Sonra camii, minaresini ve mezarlık setlerini Tophane nazın Seyit paşa tamir ettirmiştir. Minare küpünden sonra kırmızı tuğla ile yapılmıştı. Mihrap istalaktitlidir. Son zamanlarda camie Yıldız sarayından çok kıymetli levhalar getirilmiştir. M&bedin önünde demir parmaklık.içinde iki mezar vardır. Bunlardan birisi camiin b&nisi Mahmut ağaya aittir. Baş tnştnda güzel bir sülüs ile şu Arapça kitabe okunur:
Kitabeye göre camiin banisi Abdullah oğlu Mahmut 957 senesi Şabanının iptidalarında camiini yaptırdıktan on iki yıl sonra ölmüştür Mâbedin önündeki, sağındaki ve kıble tarafındaki mezarlık bir mahkük eserler müzesi olacak kadar kıymetli taşlarla dolu idi. Maalesef bunların hepsi kırılmış ve yokedilmiştir.
Mimar Sinanın H. 960 yılında ölen kıymetli şakirtlerinden Süleymaniye camiinin. bina emini Turnacı başı Yetim Baba Alil, 963 H. yılında ölen büyük hattat Kara hlsarlı Şemsettin Ahmet efendi, 1043 H. senesinde öldürülen Şeyhülislâm Ahi zade Hüseyin efendi, 933 H. de ölen meşhur müellif Yusuf Slneçak efendi burada gömülü idiler. Bunların taşları yokolmuştur. Ben yalnız cezlrot-ül-Mesnevî müellifi Sineçaki Mevlevînin mezar taşını bulabildim. Kitabesi aynen şudur:
Allah lu
Müellif-i ceziret-il-
Mesnevî Hazreti Şeyh
Yusuf Sine çak-i Mevlevi
Sene 953.
Mahmut ağanın mezarından sonraki türbede büyük Türk âlimi ve mutasavvıfı Şeyh îshak efendi ile oğlu Mehmet efendi gömülü idiler. İshak efendi H. 933 M. 1520, oğlu da H. 993 M. 1586 tarihlerinde ölmüşlerdir. H. 1341 M. 1925 tarihinde Konyalı İshak efendinin kemikleri hemşehrisi Pir Mehmet paşanın Çapadaki hanikahına nakledilmiştir. Türbenin sol köşesindeki taşta şöyle bir kitabe vardır: «Ma- kam-1 hazret-i Şeyh İshak Cemalettin-i Karamani — Tarihi tamiri 27 Şevval, Sene 1290».
Mabedin sağında Hamam sokağının üstündeki muhteşem çeşme de Sinanın eseridir. Üstünde iki kitabe vardır: Yukarıdaki beş satırlık sülüs kitabesi şudur:
Nevmisali Huld içinde sanki bu aynihayat Abı
rahmetidir ki içince şifa bulur alil Levn-ü tab’ı
gûyyiya kâfûrdur kevser sıfat Cûyu cennet
Nilidir leykin mizacı zencebil Hoş eserdir kim
zihi Mahmut efendi sıtkıla Hasbeten lillâh
‘cadetti ve kıldı sebil Vasfım tarif edilp Yârı
dedi tarihini Sanasınkim Adn içindeaktı aynı selsebil
Ol kişinin irmesün her giz zeval imanına Kim
bu çeşme sahibinin rahmet diye canına.
Altındaki tâlik dört satırlık kitabeyi de şöyle okudum:
Bu çeşmeyi tamir edüp şefkat nihad oldu Asım
efendi ruhuna akıttı ma-i selsebil Kıl süt gibi
Sütliceye tarih-i şirin beyan: Nuşeylesin teşne
olam ab-i lebendir bu sebil.
Sene 1278
Kitabenin Arap harflerile yazılmış şekli şudur:
Nasıl Gidilir Haritaya
Kaynak : İbrahim Hakkı Konyalı – Mimar Sinanın Eserleri
Fotoğraflar : Anıtsal-com – Mustafa Cambaz